Uranyum yıllar boyunca ilgi ve tartışmalara yol açan bir konudur. Kurulduğu günden bu yana her yaştan ve her ilgi alanından insanın ilgisini çekmiş, sınırları ve nesilleri aşan bir kültürel olgu haline gelmiştir. Bu yazıda Uranyum ile ilgili, toplum üzerindeki etkisinden günümüzdeki önemine kadar farklı bakış açılarını ve yaklaşımları inceleyeceğiz. Ayrıntılı bir analiz yoluyla, bu olguyu ve bunun çeşitli alanlardaki etkisini daha iyi anlamaya çalışıyoruz, böylece Uranyum'in daha geniş ve zenginleştirici bir anlayışına olanak sağlıyoruz.
Uranyum, radyoaktif bir kimyasal elementtir. Simgesi "U"dur. 1789 yılında Martin Heinrich Klaaproth tarafından keşfedilmiş ve 1841 yılında Eugene-Melchior Peligot tarafından izole edilmiştir. Uranyum ilk zamanda radyoaktivite ile ilgili fazla bilgi sahibi olunmadığından diğer elementler gibi zannedilse de, 1896 yılında bilim tarihinin önemli isimlerinden olan Dimitri Mendeleyev’in çalışmalarıyla radyoaktif bir element olduğu ispatlanmıştır.
Uranyum, cama katıldığı zaman ilginç sarı-yeşil bir renk verir. yüksek radyoaktif elementtir. Yüksek yoğunluğa sahiptir. Çelikten daha yumuşaktır. Kurşundan %65 daha yoğundur. 3 tane allotropu vardır. Kolayca yükseltgenir ve ısıtıldığında yanar. Klor, kükürt ve azotla az ya da çok kolay bileşir; karbonla uranyum karbürü (UC2), uranyum karbür de suyla bozularak hidrojen ve hidrokarbonları verir. Uranyum metali, hidroklorik asit ve sülfürik asit içinde kolayca çözünerek dört değerli uranyum tuzlarını oluşturur; nitrik asit içinde dinginleşir.
Uranyum mineralleri, uraninit, autinit, tobernit, koffinittir. Minerallerde bulunan uranyum kimyasal reaksiyonlar sonucunda uranyum okside veya diğer formlarına dönüştürülür. Metal olarak uranyum, KUF5 ve UF4 bileşiklerinin elektrolizi ile elde edilir.
Çok saf uranyum ise halojenlerinin termal yanması ile elde edilir.